Sayfalar

3 Temmuz 2010 Cumartesi

ATATÜRK DÖNEMİNİN İKİ TARİHÇİSİ

Atatürk Döneminde İki Tarihçi

Burada ele alabileceğimiz iki isim Yusuf Akçura ve Fuad Köprülüdür. Yusuf Akçura (1876- 1935) Kazan Türklerinden di. Osmanlı Harbiye öğrencisiyken devrimci etkinlikleri yüzünden mahkûm oldu, Fransa’ya kaçarak siyasi bilimler öğrenimini yaptı, Kazan’a gitti. Hürriyetin ilanından sonra İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi’nde, harp Akademisi’nde, Ankara Hukuk Fakültesi’nde dersler verdi. Türk tarihine Türk ulusçuluğunun açısını yerleştirmeye çalıştı. Bir çabası daha vardı. Geleneksel tarihçiliğin “büyük” olaylar ( savaşlar ve barışlar), “büyük” adamlara (hükümdarlar ve devlet adamları) odaklanan yöntemi yerine tarihi toplumsal bilimlerle bütünleştiren ve toplumsal, iktisadi hareketleri de hesaba katan bütünsel bir yaklaşımdan yanaydı. Tabii bu arada tarihe anlam veren devrimleri inceliyor, Türkiye’de ulusal bir burjuva sınıfının yani toplumsal bir devrimin oluşmasını gerekli görüyordu.

Yusuf Akçura’nın 1931’de Türk Tarih Tetkik Cemiyetinin kurucularındandı ve cemiyetin genel sekreteri oldu. Atatürk’ün güvendiği bir insan olduğu cemiyetin örgütlediği 1. Türk Tarih Kongresi’nindi başkanı olmasından belliydi. Yusuf Akçura’nın zamansız ölümü cumhuriyetçi tarihçiliğimiz büyük bir kayıp olmuştur.

Fuad Köprülü (1880- 1966) Yusuf Akçura gibi bir eylem adamı sayılmaz. Yukarıda da değinildiği gibi, onun büyük hizmet, tarihi Osmanlı merkezlilikten kurtarıp, Beylikler, Anadolu Selçukluları ve oradan da Büyük Selçuklular aracıyla Orta Asya’ya bağlamasıydı. Böylece Osmanlı tarihini biriciklik tahtından indirmek, daha imparatorluk döneminde bir çeşit “cumhuriyetçilikti”. Ayrıca tarihi yalnızca büyük devlet adamları, savaşlar ve barışlar öyküsü olmaktan kurtarmak kültür, iktisat, toplum boyutlarını ele almak da Cumhuriyet tarihçiliğine doğru sağlam bir adım sayılabilir.

Öte yandan Fuad Köprülü 1931 yılında Batı Doğubilimcilerin temel sayılabilecek paradigmasına karşı cepheden bir polemiğe girdi. Onların bu paradigması, göçebe Osmanlı aşiretinin imparatorluğa dönüşürken uygarlık namına ne edindiyse Bizanslılardan almış olduğu idi. Bu görüşün batı emperyalizminin Türkiye’ye yönelik niyetleri için iyi bir kılıf olduğu açıktır. Köprülü Osmanlı kurumlarını tek tek ele alarak bunun yanlış olduğunu öne sürdü. Belki Köprülü’nün görüşleri tümüyle isabetli olmayabilirdi, ama değerli bir Türk bilim adamının bu meydan okuması Batılı tarihçilere meydanın artık eskisi gibi boş olmadığını göstermiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder