Sayfalar

3 Temmuz 2010 Cumartesi

İLK OSMANLI TARİHÇİLERİ

İlk Osmanlı Tarihçileri

13. yüzyıl sonlarında Kuzeybatı Anadolu’da kurulmuş olan Osmanlı devleti hakkında bilgi veren tarih kaynakları bu devletin kuruluşundan çok sonra, ancak 15. yüzyılın başlarından itibaren yazılmaya başlamışlardır. Bu bakımdan 15. yüzyılın ilk yarısı, özellikle 2. Murat devri Osmanlı tarih yazıcılığının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu o zamana kadar tarihi eser yazılmamış anlamına gelmez. Elbette yazılmıştır ancak bu eserler günümüze ulaşmamıştır.

Osmanlı tarihi hakkında günümüze kadar ulaşan ilk kaynak, Ahmedî’nin 1390 yılında tamamlayıp Germiyanoğlu Süleyman Şah’a sunduğu İskendernâme isimli eserlerdir. Ahmedî mesnevi türündeki bu eserinin sonuna 15. yüzyıl başlarında, Yıldırım Bayezıd devrine kadar gelen olayları anlatan bir bölüm eklemiştir. Dâsitân-ı Tevârih-i Mülük-i Âl-i Osman adını taşıyan vekayinâme türündeki bu bölüm Osmanlı tarihi hakkında bilgi veren ilk Türkçe eser sayılmaktadır.

Asıl adı İbrahim lakabı Taceddin olan Ahmedî 2. Murat, Yıldırım Bayezıd ve fetret devrinde yaşamış bir divan şairidir.
Mesnevi özelliği taşıyan İskendernâme’de İslam tarihinde daha çok efsanevi şahsiyetiyle tanınan Makedonya kralı Büyük İskender’in hayatı ve kahramanlıkları anlatılmaktadır. İskendernâme 1390 yılında tamamlanmıştır. Daha sonra Ahmedî Emir Süleyman2nın yanında bulunduğu sırada bu eserin sonuna Yıldırım Bayezıd’e kadar gelen bir Osmanlı tarihi eklemiş ve bunu 1410 yılında 1.Bayezıd’ın oğlu Emir Süleyman’a takdim etmiştir. Dasitân-ı Tevârih-i Mülük’i Âl-i Osman adını taşıyan 334 beyitlik bu bölüm Ertuğrul Gazi’den başlayarak Emir Süleyman’a kadar gelen Osmanlı tarihi hakkında bilgi veren günümüze ulaşmış ilk manzum eser olan Dâsitân Emir Süleyman’ı öven mısralar ile son bulmuştur. Ahmedî’nin bu manzum eserinden başka 2. Murat devrine kadar Osmanlı tarihi hakkında yazılmış olan herhangi bir tarih eseri bilinmemektedir.

2. Murat devrinde olayların günü gününe kaydedilmiş olduğu kronolojik takvimlerin yazılmaya başlandığı görülmektedir. Ahmedî’nin eserinden sonra günümüze ulaşmış olan ilk Osmanlı tarihleri bu “Takvim”lerdir. Saray Takvimleri de denilen bu metinler çok kısa olup olaylar, eserin yazıldığı yıldan geriye doğru gidilerek yazılır.

Bu eserlerde sadece hükümdarların doğumları, tahta çıkışlarıyla önemli fetihleri ve ölüm tarihleri hakkında bilgi bulunmaktadır. Ne zaman ve kim tarafından yazıldığı belli olmayan bu eserlerde güneş ve ay tutulmasından yıldızların durumu ile önemli günler, uğurlu ve uğursuz olaylardan da bahsedilmiştir.

2. Murad’a takdim edilen çeşitli konulardaki eserler arasında Osmanlı tarihi bakımından en önemlisi Kâşifi’nin Farsça olarak yazdığı Gazanâme-i Rum isimli eseridir. 2. Murad devrinin manzum bir şehnâmesi olan bu eser Fatih’in düğünü ile son bulmaktadır.Fatih Sultan Mehmet dönemi siyasi bakımdan olduğu gibi, ilim hayatı ve buna paralel olarak tarih yazıcılığı açısından da tam bir yükselme dönemidir. 2.Murat zamanında başlayan Tevârih-i Âl-i Osman ve Takvim geleneği Fatih devrinde de devam etmiş,bunun yanında Tursun Bey ve Ebu’l Hayr gibi tarihçiler,yazmış oldukları eserlerini Fatih Sultan Mehmet’e ithaf etmişlerdir.Ayrıca yine bu devirde Şükrüllah,Enveri ve Karamani Mehmet Paşa gibi tarihçilerin yanı sıra, eserlerinin tamamını Osmanlı Tarihine ayırmış olan Âşıkpaşazâde ve Oruç B.Adil gibi tarihçiler yetişmiştir.Yine bu dönemde Hrıstiyan Devletlere karşı yapılan gazaları anlatan ve Gazavatnâme adını alan eserlerin yazıldığı görülmektedir.

Osmanlı Tarihi yazıcılığında Ahmedi’den sonra gelen tarih yazarı, eserini Fatih Devrinde kaleme almış olan Şükrullah’tır.Aslen Şirvanlı olan Şükrullah 1409 yılında Osmanlı hizmetine girmiş, Fetret Devri’nin sonu ile 1.Mehmet, 2.Murat ve Fatih Sultan Mehmet devirlerinde yaşamıştır.Özellikle 2.Murat zamanında dikkat çekerek padişahın teveccühünü kazanmış ve elçilik göreviyle önce Karamanoğulları’na daha sonra da Karakoyunlu Sarayı’na gönderilmiştir.1488’de İstanbul’da vefat etmiştir.Şükrullah 1456-1459 yılları arasında Behçetü’t Tevârih adını taşıyan Farsça kısa bir tarih yazmış ve eserini devrin sadrazamı Mahmut Paşa2ya sunmuştur.Şükrullah’ın bu eseri 13 bölümden meydana gelen bir dünya tarihi olup son bölümü Osmanlı Tarihi’ne aittir. Bu bölüm Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Fatih Devri’ne kadar meydana gelmiş olan olayları ele almaktadır.Eser Fatih Sultan Mehmet ile Veziri Mahmut Paşa’yı öven sözlerle bitmektedir.

Osmanlı Tarih yazarlarından 3.sü Enveri’dir.Hayatı hakkında hazır bir bilgi bulunmayan Enveri, Fatih ve 2.Bayezid devrinde yaşamış olup tam bilinmemektedir.Enveri onun takma adıdır.Ulema’dan veya din adamlarından olması ve belki de imam sıfatıyla 2.Mehmet’in fetihlerine katılmış olması muhtemeldir.Enveri Düstunâme adıyla manzum bir tarih yazmıştır.Enveri, Sadrazam Mahmut Paşa adına kaleme almış olduğu bu eserini 1465 yılında tamamlamıştır.Enveri eserini Kitap adı verilen 3 bölüme ayırmıştır.1.bölümde Peygamberler Tarihi’ni, 2.bölümde Aydınoğulları beyliği Tarihi’ni ve son bölümde de Fatih’e kadar gelen Osmanlı Tarihi’ni anlatmıştır.Bu 3. kısım çok kısadır.Kendisinin söylediğine göre bu kısım, Teferrüdname adını taşıyan ve Osmanlı Hanedanlığının Tarihi’ni daha detaylı anlatan başka bir kitabın özetidir.

Enveri’den sonra gelen tarih yazarı Karamani Mehmet Paşa’dır.Nişancı, Sadrazam, Tarihçi ve Şair olan Mehmet Paşa Konya’da doğmuştur.Mevlana Celaleddin Rumi’nin soyundan gelen
Arif Çelebi’nin oğludur.İlk tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra İstanbul2a gelerek burada iyi bir eğitim görmüştür.Şükrullah ve Enveri gibi o da Sadrazam Mahmut Paşa’nın himaye ettiği alimler arasına girmeyi başarmıştır.Fatih Devrinde çeşitli devlet görevlerinde çalışmış gösterdiği başarı üzerine padişah tarafından 1478 yılında Sadrazamlık makamına getirilmiştir.Ancak Fatih’in ölümünde 1 gün sonra 4 Mayıs 1481’de isyan eden Yeniçeriler tarafından Cem Sultan taraftarı olduğu için öldürülmüştür.Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir hükümdarın sadrazamı olan Karamani Mehmet Paşa, yazmış olduğu Tevarihü’s-Selâtini’l-Osmaniye adlı eseriyle devlet adamlığı yanında ilk Osmanlı Tarihçileri arasında da yerini almıştır.Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1480 yılına kadar gelen olayları .anlatan bu eser,bütünüyle Osmanlı Tarihi’ni ele alan ilk kaynaktır.Karamani Mehmet Paşa Arapça yazmış olduğu bu eserini Risale adını verdi.Bu eseri 2 bölüme ayırmıştır.1.bölümde Osmanlı devletinin kuruluşundan Fatih’in tahta çıkışına kadar geçen olayları, 2. bölümde ise Fatih Sultan Mehmet döneminde geçen olayları anlatmıştır.

2.Bayezid devrinde kaleme alınmış olan Osmanlı Tarihlerinin birincisini Aşıkpaşazade’nin Tevarih-i Ali Osman isimli eserdir.Aşıkpaşazade eserini Türkçe olarak kaleme alan ilk Osmanlı kronik yazarıdır.Asıl adı Derviş Ahmed bin Şeyh Yahya olan Aşıkpaşazade 14.yy şairlerinden Aşıkpaşa neslindendir.1400’de Amasya’da doğduğu ve çok uzun yaşadığı biliniyor.Çelebi Mehmet ve 2.Murat devirlerinde birçok sefer
katılan Aşıkapaşazade 1437’de hacca gitmiş, döndükten sonra Üsküpe giderek orada Paşa Yiğitoğlu İshak Bey in himayesinde pek çok akına katılmıştır.İstanbul!un Fethinde de bulunan Aşıkpaşazade’ye fetihten sonra İstanbul’da bir ev verilmiş, hayatının geri kalan hayatını büyük dedesi Aşık Paşa adına Fatih’te yaptırmış olduğu mescidde geçirmiştir.Eserini tamamlamış olduğu 1484 yılından sonra öldüğü tahmin edilmektedir.

Aşıkpaşazade hayatının son yıllarında Menakıp veya Tevarih-i Ali Osman adıyla anılan bir eser kaleme almıştır.Türkçe nesir olarak yazılmış ilk Osmanlı Tarihi olan bu eser Aşıkpaşazade Tarihi olarak da bilinmektedir.Aşıkpaşazade, eserindeki ifadesine göre,Fetret Devrinde şehzadeler arasındaki taht mücadelelerine şahit olmuş,Çelebi Mehmet’i 1413 yılında kardeşi Çelebi Musa üzerine gönderdiği orduya katılmış yolda hastalanarak Geyve’de Orhan Gazi’nin imamının oğlu olan Yahşi Fakıh’ın evinde istirahat için kalmıştır.Aşıkpaşazade, Yahşi Fakıh’ın evinde kaldığı bu sırada onu Yıldırım Bayezıd Devri sonlarına kadar gelen Menâkıbnâme isimli eserini görüp okuduğunu ve kendisinde tarih yazma isteğinin orada başladığını belirtmiştir.

Aşıkpaşazade Tarihi bütünüyle Osmanlı Tarihini ele alan ilk Türkçe eserdir.Aşıkpaşazade eserinde Osmanlı Devletinin kuruluşundan 1478 yılına kadar meydana gelen olayları sade bir Türkçe ile anlatmıştır.Onun eseri 15.yy Anadolu Türkçesi’nin en güzel örneklerinden sayılmaktadır.Aşıkpaşazade eserini Bâb adını verdiği küçük başlıklara ayırmış,akıcı üslubunu zaman zaman şiirlerle süslemiştir.Eserdeki kısa başlıklar bazen soru cevap şeklinde bitmektedir.Kronik yazarı,sanki kalabalık bir dinleyici karşısında eserini okurken,dinleyenlerin soru ve itirazlarına cevap vermektedir.Aşıkpaşazade’nin eser aynı zamanda bir halk destanı şeklindedir.Eser adeta gazaya giden ordunun maneviyatını artırmak
için destane bir şekilde kaleme alınmıştır.Aşıkpaşazade olayları anlatırken zaman zaman tahlile de tabi tutmuş,şahsi düşüncelerini de kimseden çekinmeden söylemiştir.

Aşıkpaşazade eserini yazarken 1402 yılına kadar olan olaylar için Yahşi Fakih’in Menakipname’sinden yararlanmıştır.

2.Bayezıd Devrinde yazılmış olan bir başka Tevarih-i Ali Osman Oruç b.Âdil’in yazmış olduğu eserdir.Hayatı hakkında çok fazla bilgi olmayan Oruç b.Âdil Edirne’de doğmuş memuriyete başlayınca katiplik yapmıştır.Oruç Bey olarak da anılır.Eseri Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1484 yılına kadar gelmektedir.Onun Kroniği Anonim Tevarih-i Ali Osman’larla benzerlik göstermektedir.Bu durum Oruç b. Adil’in muhtemelen Anonimlerle aynı kaynağı kullanmış olduğunu akla getirmektedir.Aşıkpaşazade ile çağdaş olan Oruç b.Adil’de eserini çok sade bir dil ile yazmıştır.

2.Bayezıd döneminden itibaren genel Osmanlı Tarihi yanında, yalnızca bir padişah devrindeki olayları anlatan eserlerin yazılmaya başladığı da görülmektedir.Bu tür eserlerin ilk örneği 2.Murat,Fatih Sultan Mehmet ve 2.Bayezıd devrine yaşamış olan Dursun Bey’in Fatih Dönemi için yazmış olduğu Tarih-i Ebu’l Feth isimli eserdir.Tursun Bey şeklinde anılır.Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur.Ancak Tımarlı Sipahi’nin yada Ümerâ’dan birinin oğlu olduğu ve İstanbul’un Fethinde bulunduğu ve fetihten sonra Fatih’in emriyle şehrin tahriririni yaptığı anlaşılmaktadır. İstanbul’da bulunduğu zamanlar Defterdarlık yapmıştır.2.Bayezıd

Devrinde emekli olmuş ve Tarih-i Ebu’l Feth adını verdiği eserini 1490-1495 yılları arasında kaleme almıştır.

Dursun Bey Fatih Sultan Mehmet’in gaza ve fetihlerini anlatmak için yazmış olduğu eserini 1488 yılına kadar getirmiştir.Tarih-i Ebu’l Feth önsöz,giriş ve asıl metin kısmı olmak üzere 3 bölümden meydana gelmiştir.

Dursun Bey’in bu eseri bizzat içinde bulunduğu olayları anlatması bakımından 1.derecede bir kaynaktır.Ancak Dursun Bey’in eserinde kullandığı dil çok ağırdır.Arapça ve Farsça kelimelerin çok kullanıldığı eserde Fatih devri olayları ayrıntılı olarak anlatılmıştır.Bu bakımdan kendisinden sonra gelen tarihçilerin müracaat ettikleri önemli bir kaynaktır.Nitekim 16.yy.ın büyük tarihçilerinden Kemalpaşazade Tevarih-i Ali Osman’ının Fatih Sultan Mehmet’e ayrılmış olan defterini yazarken Dursun Bey’in eserinden çok yararlanmıştır.

2.Bayezıd Devrinde yazılmış olan önemli eserlerden biri de Mehmet Neşri’nin Cihânnümâ adlı eseridir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Mehmet Neşri Bursa’da Müderrislik yapmış 1520 yılında orada vefat etmiştir.Mehmet Neşri’nin yazmış olduğu Cihânnümâ sekiz bölümden meydana gelen bir dünya tarihidir.Ancak bu eserden yalnız Osmanlı hanedanının tarihini anlatan 6.kısım zamanımıza kadar ulaşmıştır.Neşri Tarihi adıyla tanınmış olan bu eser 1492 yılında tamamlanmış o tarihlerde padişaha sunulmuştur.Neşri’nin Cihannüması 2.Beyazıd’ı öven bir kasideyle son bulmuştur.

2.Bayezid tarihçilerinden birisi de Mehmet b. Hacı Halil Konavi’dir.Karamani Mehmet Paşa’nın çağdaşı olan Hacı Halil Konya’da doğmuştur.Tarih-i Ali Osman adını verdiği eserini Fatih’in emri üzerine yazdığını söylemektedir.Hacı Halil Konavi eserini 2.Bayezıd Devrinde tamamlamış ve bu devri ilk yıllarındaki olayları ile bitirmiştir.

Aynı dönemin bir başka tarihçisi Sarıca Kemal’dir.Bergamalı olan Sarıca Kemal Fatih Sultan Mehmet ve 2.Bayezıd Devrinde yaşamış Edirne yakınlarında Hasköy2de Müderrislik yapmıştır.Sultan 2.Bayezıd’ın emriyle Selâattinnâme 1490 yılında tamamlanmış olup diğer kronikler gibi Osmanlıların Anadolu’ya gelmeleri ile başlamaktadır.

2.Bayezıd Devrinde yazılmış olan Tevarih-i Ali Osmanlardan biriside Behişti Sinan Çelebi’ye aittir.Sinan Çelebi manzum olarak yazımı olduğu bu eserinde oldukça ağır bir dil kullanmıştır.Bu eserin günümüze ulaşan ve son kısmı eksik olan bir yazması 1389 yılı olayları ile başlayıp 2.Mehmet’in ölümüne kadar gelmektedir.Bazı yerlerinde eksiklikler,bazı yerlerinde ilaveler bulunan diğer bir yazma ise 1502 yılı olayları ile bitmiştir.Eser henüz yayınlanmamıştır.

Görüldüğü gibi Osmanlı Tarih yazıcılığında 2.Bayezıd devrinde hem daha fazla hem de çok geniş ve ayrıntılı eserler kaleme alınmıştır.Bunun sebebi 2.Bayezıd’ın bütün ilim adamlarını himaye etmesi ve onları eser yazmaya teşvik etmiş olmasıdır.Onun için bu dönemde gerek Tarih alanında ve gerekse diğer ilim alanlarında önemli eserler meydana getirilmiştir.Osmanlı Tarih yazıcılığında çok daha hacimli ve çok ciltli eserlerin ise 2.Bayezid devrinden sonra yazıldığı görülmektedir.2.Bayezıd devrinden sonra genel tarihler yanında yalnızca bir hükümdar döneminin tarihini veya bir savaşı anlatan tarihler yazılmaya başlamış;Selimname, Süleymanname gibi eserler kaleme alınmıştır.Daha sonra Şeyhname türünde minyatürlü eserler ortaya çıkmış,bunu 17.yy.’ da yazılmaya başlanan Vak’anüvis tarihleri ve daha sonraki yüzyıllarda da Salnameler takip etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder